Büyük Sölen Üzerinde oturdugumuz, degerini bilmedigimiz, bugünlerde cöl, beton yiginlari ve zehir deposu halinde getirilen bu topraklarda günümüzden altmis bin veya bes bin sene önce yasamis insanlarin ne yiyip ne ictiklerini, nasil hazirladiklarini ve yediklerini elbette herkes merak eder. Müze vitrinlerini tika basa dolduran, islevlerini belirlemede zorlandigimiz binlerce kap kacagin icleri bir zamanlar olmadik gida maddeleriyle tika basa doluydu. Ama neyle Zaman ve tarihin silmedigi o siyah isli tencerelerde, güveclerde, tavalarda neler ve nasil pisiriliyordu, nasil yeniyordu, neler iciliyordu, kim merak etmez Cekirgeler, fareler, hayvan kulaklari, domuz vulvulari, inek ve domuz memeleri, kurbaga, yilan, kertenkele, lavra, böcek, solucan ve en önemlisi bizzat insanin eti yeniyor muydu Kim bilir, ögrenecegiz. Devasa temelleri bile insana husu veren binalarda kalabalik saray erkani, kislalarda askerler, tapinaklarda hazir yemeyi bekleyen rahipler icin kocaman kazanlarda yemekler pisiriliyor, sofralar kuruluyor, yeniliyor, olmadik ickiler iciliyor, Anadolunun her yanindan gelmis müzisyenlerin esliginde sarkilar söyleniyor, enstrümanlar caliniyor, dans ediliyor yarislar düzenleniyor, akrobatik gösteriler sunuluyordu. Tüm bunlar bugün kimsenin begenmedigi ve ummadigi Orta Anadolu steplerinde oluyordu. Yemek icmek cogu kez mide sisirmekten de öte sosyal bir olaydi. Ne kadar yazik; o güzel menülerin kokusu burnumuza geliyormus gibi olsa da bir türlü tadina bakamiyoruz; melodileri duyuyormus gibi olsak da cosarak kalkip dans edemiyoruz Iyice semirmis, saglikli, etli butlu, her yil Anadolunun dört bucaginda insan avina cikan, tutsaklari sürüler halinde Hattiye tasiyan, 35 tona kadar varan tas bloklari kesip tasiyacak, heykeller yapacak, kiklopik duvarlar örecek kadar güclü insanlar kimlerdi, neyle besleniyorlardi, merak etmemek icin sagir ve duygusuz olmak gerekir Hititler ve eski Anadoluda mutfak, beslenme, tarim ve hayvancilik konularinda yazilmis ilk bilimsel arastirma olma niteligi tasiyan bu kitap yazarinin arkeoloji, filoloji, tarih ve etnolojiyi de kapsayan yillardan beri sürdürdügü cok yölü arastirmalarinin direk ürünlerinden birisidir. Anadoluda 3500 sene önce ilk kez yazili tarihi baslatan Hititlerden günümüze kalabilmis cok sayida metinlerde günlük yasamdan kültüre, din, tarih, cografya, falcilik, büyücülük yaninda elbette insanin en temel gereksinimi beslenmeyle ilgili degerli bilgiler de saklidir. Ne var ki bu essiz kayitlar bir yemek kitabi seklinde degil; cok daginik, envayi cesit metin türleri icine serpistirilmis sekilde karsimiza cikar ve beceriyi gerektirir. Azimle sürdürülen calismalar sonucunda bazi yemek türlerinin nasil yapildigini aciklanabilmis, hatta bazilari modern mutfaklara sokulacak kadar kurgulanmis ve yakina getirilmistir. Her ne kadar perifleride kalsa da Anadolu, Eski Misir ve Sümer-Babilden sonra dünyanin en eski mutfagina sahiptir. Yemek tarifleri Cin ve Hint yemeklerinden eskidir. Grek ve Roma mutfaklariyla karsilastirildiginda daha sansli oldugu görülür, cünkü kaynaklarla oynanmamis icersine sonradan anakronik, yalan yanlis uydurmalar sokulamamistir.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







