Simon Critchley, genellikle üzerine konusmaktan kacindigimiz, duydugumuzda bizi derin bir kedere ya da sessiz bir kinamaya sevk eden intihar olgusuna felsefi bir yönden bakiyor. Onu hukuki ve ahlaki acidan suc olarak degerlendirmek yerine, öncesi ve sonrasiyla intihar eyleminin bizzat ne oldugunu anlamlandirmaya calisirken, kendimizi boslugun kucagina birakabilme potansiyeli tasiyor olmamizin, bizi insan kilan seylerden biri oldugu düsüncesinden yola cikiyor. Bedenimiz üzerinde tahakküm kurma hakkini kendinde gören teolojik dayatmanin altinda yatan gercek anlami irdeleyerek ve onu günah derekesinden cikaran ancak tedavi edilmeye mecbur bir hastaliga indirgeyen psikiyatriyle de arasina mesafe koyarak, özgür bi r edim olarak düsünmeye müsaade eden bir alan acmaya girisiyor. Intihari güzellemek ya da yermek yerine bütün yönleriyle sorgulamayi kamcilayan, yasanmaya deger hayatlara selam duran bir tartisma. Intiharin yüzüne gözümüzü dikip uzun uzadiya bakmak zorundayiz; onu ölcüp bicip etraflica düsünmek zorundayiz; niteliklerinin, hasletlerinin, kalitimsal karakter özelliklerinin, marifet ve kurnazliklarinin neler oldugunu yoklamali, yüzünde olusan kirisikliklari tek tek incelemeliyiz. Belki de yakindan baktigimizda gördügümüz sey, bize dönüp ters ters bakan kendi carpik yansimamizdir.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







