Bu kitap uluslarin bilinci üzerine birbiriyle yakindan iliskili iki calismayi icermektedir. Savasin son aylarinda ve onu takip eden günlerde yazilmis ve Baris Konferansi hala oturum halindeyken tamamlanmistir ki, bircok kisi bu konferansin umutlari ve belki de dünyanin tüm gelecegini dengeleyecegine inanmistir. Insanlik tarihine girmis tüm motiflerin ve insan iliskilerini etkilemis tüm ideallerin Pariste odaklandigini görüyoruz. Bu güdülerin, ideallerin ve dramatik anlarin dünyanin ilerleyisindeki yerinin ne oldugu sorusu herkesin zihninde bir sekilde belirmis olmalidir. Dünya tüm ilerleyisinde doga yasalari tarafindan mi yönetilmektedir Dünyayi idealler ve güdüler mi yönetir ve bu idealler ve güdüler biyolojik ya da psikolojik ilkelere göre mi üretilir Yoksa ilerleme tarihsel anlara, doganin seyrini degistirebilen ve gercek anlamda gelecegi yaratan bilincli amaclara mi baglidir Bu calismada karsi karsiya oldugumuz sey, tarih meselesidir. Temelde sorunumuz, bilincli bir ilerleme faktörü olarak insanin dogadaki yeridir. Bu, nihayetinde tarih felsefesinin bir sorunudur, ancak burada daha somut bir sekilde ve farkli bir düzeyde ele alinacak ve yeri geldikce daha spesifik sorulara cevap aranacaktir. Ancak bu, her zaman önümüzde duran ve bu calismanin kücük de olsa bir katkida bulunmayi amacladigi bir sorundur.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







