Bazen geceleri pencereden disari, cimen tohumlari misali göge savrulmus yildizlarin altinda, agaclarin bittigi yerdeki gölgeye gözlerini dikerken ve yukaridaki karanliktan asagi süzülen kazlarin sesini dinlerken ölecekmis gibi hissederdi. Yok olup gidecekmis gibi degil, kendi icinde duydugu o dolu dolu hissin zirvesinde, her sey sona erecekmis gibi. Modern Amerikan edebiyatinin büyücü anlaticisi Peter Heller, okurlarini post-apokaliptik bir evrende kaybolmaya davet ederken, sadece keskin gözlem gücü ve sürükleyici kurgusuyla degil, gercegi bir illüzyon gibi gösteren ustaligiyla da büyülüyor. Bu evrende, yasamin her yeni günü yozlasma, parca parca cürüme ve yeniden ayaga kalkma mücadelesine dönüsüyor. Jess ve Storey, her yil ülkenin en ücra köselerinde kamp yapip avlanirken, dostluklarinin sessizliginde saklanan ve hic konusulmayan bircok seyi de geride birakiyorlar. Harap, bir yol hikayesi olarak okunabilir; ayni zamanda bir bilim kurgu ya da bir Skahramanlarin yolculugu anlatisi olarak da. Ama tüm bu yikik döküklük icinde Shavaya ucmus bir köprü, yerle bir olmus binalar ve yolda terk edilmis arabalar hikayenin asil döngüsü, gecmisini sagaltmak ugruna neleri göze aldiginda yatiyor. Yolda kaybolan herkese ve her seye inat, hayatin vurdugu sol kroselere adanmis bir övgü.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno