Ephesus, Iyonya, Bergama, Troya, Karya, Likya, Kapadokya, Komagene... Her biri ismini uygarliga kaziyan ve üzerinde yasadigimiz kentler... MÖ 334ten itibaren Iskenderin fethiyle Anadoludaki siyasi durum bambaska bir cehre kazanir. Yeni devletlerin kurulusu, siyasi yikimlar, Helenlesmis yerli kralliklarin ortaya cikisi, birkac bagimsiz kentin varligini sürdürmesi ve Galat istilalariyla Helenistik Anadolu tarihinde savaslar ve kargasa hic eksik olmaz. Bir yandan Dogudaki Ahamenislerin baskisi diger yandan Batidaki Yunan-Roma sehir modeli ve örgütlenmesinin Anadoluda biraktigi derin izler bu cografyanin Dogu ve Bati arasinda sürekli degisen yazgisinin bir parcasi sayilacaktir. Romanin ikinci yüzyilin basinda Kücük Asyaya gelisi ise durumu bir kez daha degistirecektir. Arkeoloji dünyasinin son dönem kesiflerinden yararlanarak epigrafi ve nümismatikten yogun bir sekilde beslenen Maurice Sartre, antik caglarin en büyüleyici ve merak edilen dönemi olan Helenistik Anadoluya iliskin son derece özgün bir eser kaleme alir. Sartre, yalnizca Bati Anadolu ya da Antik Yunanin dogusu ile yetinmeyip tüm Anadolu cografyasinin birbiriyle nasil bir alisveris halinde oldugunu ustalikla gösterir. Calismanin yayildigi genis saha Egedeki adalar, Trakya, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz bölgeleri, Pontus ve Dogu Anadoluya kadar uzanir. Kitaptaki en ilginc bölümler ise yazitlarin ve belgelerin okunmasiyla somutlasir. Bu pasajlar o dönemin ticaret ve sehir hayatina dair son derece degerli bilgiler verir. Bunun yaninda anlasmalar, hukuki yapi, kararnameler, festivaller, armagan ve adaklar, din törenler, tanri ve tanricalarin öyküleri ve bütünüyle gündelik yasamdan sunulan kesitler Anadolunun cokca dile getirilen zengin mirasini yetkin bir sekilde ortaya koyar.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno