Christopher Isherwood, Hosca Kal Berlinde okuyuculari, kendisinin de yillarca yasadigi ama Hitlerin iktidara yükselmesiyle terk etmek zorunda kaldigi, 1930larin ilk yarisindaki kozmopolit Berline, yok olup gitmis bir dünyaya götürüyor. Romanin yazarla ayni adi tasiyan ve olaylarin disinda durarak, olan biteni bir fotograf makinesi gibi kaydetmeyi tercih eden anlaticisi araciligiyla eski Berlinin renkli gece hayatina tanik oluyor, Yahudilerden göcmenlere, escinsel ciftlerden oyuncu olma hayali kuran genc kizlara, Nazi sempatizanlarindan komünistlere onlarca ilginc ve unutulmaz kisiyle tanisiyoruz. Isherwood, bizi bu insanlar galerisinde dolastirirken arka planda da yavas yavas dagilan bir toplumun fotografi beliriyor. Hava kararinca bir kiz sarki söylemeye basladi. Rusca söylüyordu ve bu da her zamanki gibi insana hüzün veriyordu. Usaklar bahceye bardaklar ve kocaman bir kase kirmizi sarap getirdiler. Hava sogumaya baslamisti. Gökyüzünde milyonlarca yildiz vardi. Ta ötelerde, büyük ve durgun gölün üzerinde hayalet yelkenliler, hafif ve kararsiz gece rüzgariyla birlikte yön degistiriyor, oraya buraya segirtiyorlardi. Gramofon caliyordu. Ta ötelerde, kentin icinde, oylar sayiliyordu su anda. Nataliayi düsündüm Belki de tam zamaninda kurtulmustu. Karar kac kez ertelenirse ertelensin, tüm bu insanlar kötü bir sona mahkmdu. Bu aksam, bir felaketin kostümlü provasiydi. Bir dönemin son gecesi gibiydi.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







