Yil 1915. Conkbayiri görkemli bir zafere hazirlaniyor. Herkes ayni soruyu soruyor birbirine Canakkaleden haber var mi Toplumun bir hikayesi oldugu gibi, yazgisi degisen her bireyin de yazilmaya deger bir hikayesi var o günlerde... Ahmet Altan, O Yil da, imparatorlugun her kösesinde ayri bir atesin yandigi günleri, catisan fikirler, söylenemeyen cümleler, tutulamayan sözler üzerinden anlatiyor. Bir yanda iki kardesin farkli uclara savrulma hikayesi, diger yanda Türk subayi Ragip ile sürgüne yollanan Ermeni hemsire Efronyanin emirler, yollar, tren vagonlari tarafindan engellenen aski Ölüleriyle konusan Osmana, anlatilanlari hem dinleme hem aktarma görevinin verildigi romanda, o calkantili dönemde yasayanlarin zihnine girilerek coksesli bir atmosfer yaratiliyor, tarihin girdapli sayfalari bir kez de kurmaca evrende aciliyor. Gercekleri ölüler biliyordu. Osman buna inaniyordu. Hayati ölülerden ögreneceksin... Yasayanlar hayat hakkinda bir sey bilmiyor cünkü, demisti bir keresinde Efronya. Kapisina ailesinin hizmetkarlarindan birinin biraktigi konserveleri yiyerek, dedesinden kalan eski usul entarisiyle odalardan odalara dolasarak yasadigi bu issiz konakta yalnizca ölüleriyle konusuyordu. Hayattan, canlilardan, bugünden vazgecmis, daima ileriye gitmek zorunda oldugu söylenen zamanin hoyrat zorbaligindan kurtulmustu, istedigi her seyi görebildigi, bütün sirlari cözebildigi gecmisin icinde zamana hükmederek dolasiyordu.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







