Bostanin kenarinda duran adam, arkin icinden gelen erigi yakalayip agzina atti. Islanan elini yüzünde gezdirirken gözü kargadaydi. Basi ileri geri gidip gelen karga, sivri diliyle gagasinin arasindan isligi andiran ses cikariyordu. Adam onu seyrederken kasketini suya daldirip basina takti ve boynundan sizan suyun gömlegini islatmasina aldirmadan, ihtiyar kavagin gölgesine uzandi Rüzgar yaz ortasinda oldugunu unutmus, dokundugu yeri buz kesiyordu. Ev ahalisi uykudaydi, oysa ben bu saatte iskemleye tünemis, titreyerek karanligin icinde yanip sönen ates böceklerini seyrediyordum. Agustos böcekleri cirliyor, gece kuslari kesik kesik ötüyordu. Dagin balkona düsen karanlik gölgesi, geceyi tekinsiz kilsa da zerrece korkmuyordum. Saga dogru basimi cevirsem otlarin icine gömülmüs mezar taslariyla karsilasacagimi bildigimden o yana bakmiyor; otlarin hisirtisini tarla farelerine, dallarin citirtisini tüneyen kuslarin sicrayislarina yoruyordum Ol Hikaye, Sule Köklünün yazdigi bes romandan sonra cikardigi ilk öykü kitabi. Öyküler, Anadolunun her kösesinde karsimiza cikabilecek canli karakterlerin, mekanlarin, duygularin ve hatiralarin izlerini, yazarin kaleminde öyle güzel tasiyor ki bu kalemin sesi, memleketin her kösesinden duyulabilecek bir renge bürünüyor. Tipki, kitaptaki Dünya Bizim Köyden Ibaret Degilmis öyküsündeki Aysenin, asktan kizaran yanaklari gibi.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







