Sultan III. Mehmet zamaninda, Rumelide Yenice kasabasinda mübarek bir zat vardi. Ihtiyaci olan ona kosar, sikintisi olanin derdini o giderirdi. Fakat kendisi bir sürü derde müptela idi ama halinden hic sikayetci degildi. Bir gün dergahin bahcesindeki havuzun kenarinda otururken bir talebesi gelerek, basina gelen bir musibetten uzun uzun sikayet eder. O zat, o talebesinden bir bardak su, bir miktar tuz ve bir corba kasigi getirmesini ister. Istedikleri getirilince, bir kasik tuzu bir bardak suya atip karistirir ve talebesine, bunu icmesini söyler. Tuzlu sudan bir yudum icen talebe hemen yüzünü burusturur ve Efendim, su cok tuzlu, icemeyecegim, der. Sonra o zat yine kasigi tuzla doldurur ve bu sefer havuza atarak karistirir ve talebesine, havuzdaki sudan icmesini söyler. Talebe havuzdan kana kana icer. Nasil, su tuzlu mu diye sordugunda talebe; Hayir efendim, gayet tatli geldi, cevabini verir. O zaman o mübarek zat su ibretli nasihati verir Oglum, bir kasik tuz, her zaman ayni aciliktadir. Fakat bunu bir bardak suda icmek, insana zahmet verdigi halde, bir havuz suda icince hic hissedilmiyor. Cünkü havuzun genisligi icinde kayboluyor. Iste, gögsü bir bardak kadar dar insan, kendisine gelen bir kasik tuz kadar dert ve belalarin acisina tahammül edemez. Fakat gögsü havuz kadar genis insan ise, kendisine isabet eden, bir kasik degil, bir kazan tuz kadar belalari tatlilikla karsilar, o dert ve belalar onun genis gögsü icinde kaybolur gider de kimsenin haberi olmaz.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







