2010-2016... Masumiyetimizi henüz yitirmedigimiz yillar... Ve Yordam dergisi editörü Mehmet Hakyolun Surici batakligi ve kendi cöplügü arasinda gidip gelen hazin ve isiltili öyküsünden sirca köskünüzün narin, kirilgan camina yansiyanlar... Edebiyatin disil pinarindan icerek kendilerinden gecenlerin hikayesi... Türk-Kürt kardesligine adanmis turkuaz yasamlara... Sürcülisan ettiysek affbla... Su siralar cocuklugumun Marasim özlüyorum Osman. Dar sokaklarim, yüzdügümüz o pis su kanalini... Ne bileyim yogurtlu kebabini, mantisini... Ya her seyini özlüyorum iste Cocukken kiymetini bilmedigimiz o kücücük, ufacik ayrintilar... Gözleri doldu bir anda, sözlerinin sonunu getiremedi. Yillardir yüreginde biriken özlem, hüzün, aci ve keder ne varsa hepsi birden gözyasi olup akti göz pinarlarindan. Onun agladigini görünce Osman da dagildi bir anda, aklinin ve mantiginin denetiminden cikip hic olmak istemedigi yerlere savruldu... Cocuklugumuz pesimizi birakmiyor moruk. Büyüdügümüzde, kan davasi güder gibi gelip buluyor bizi kuytu bir yerde ve intikamini aliyor, tipki simdi oldugu gibi...
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







