Bazi esyalarimiz vardir, önce atmaya kiyamayip tavan arasina kaldiririz da sonra unuturuz hayal meyal hatirladigimiz ve isimize yarayacagina inandigimiz bir seyi aramak icin, paslanmaya yüz tutmus kilidini acariz tavan arasinin ve uzun bir ömre ait bütün eski esyalarimizi orada buluruz, güzel ve cirkin, neseli ve üzgün... Hemen bir sey alip cikmak icin girdigimiz bu yari aydinlik ve tozlu mekanda her neye el atsak, bizi gülümseyen bir cehre ile karsilar ve biz hic farkina varmadan, dimagimiza uzak hatiralarin lezzetini birakarak zamanimizi hizla eleyip gecer. Birkac zaman sonra ne aradigimizi tam olarak biz de bilmez olmusuzdur artik ve orada her neye el atsak bir aniyla karsilasir, ayri bir sahneye temas ederiz. Bir yerlerden bize tanidik gelen esyalarin kimisi iyiden iyiye pörsümüstür de kimisi hala yepyeni durur. Onun yeniligi ile bizim sahiplenme duygumuz arasinda dogrudan bir baglanti vardir aslinda. Hatta onu antika degeriyle ölcenimiz yahut insan gercekliginin aksine, gecen zamana direndigi icin eskisinden de degerli bulmaya baslayanimiz bile olur. Böyle zamanlarda tavan arasi, sandik sandik hazineler gibi kiymetli gelir bize ve o sandiklarin kapaklarini acmak kadar heyecan verici bir hazzi daha evvel hic tatmadigimizi fark ederiz. Her parcasi yeni bir medeniyet, her esyasi eski bir kültürdür artik tavan arasinin ve orada yolunu sasirmis zamanin musdarip günleri bir bir dökülür üzerimizden, iksir bulmus gibi dinc ve tazelenmis olarak döneriz hayata. Tarihin los ve tozlu koridorlarinda yaptigimiz yolculuk birkac zaman dudagimizda buruk bir gülümseme olarak yasar ve zamanla, ufukta kaybolan bir gemi misali uzaklasir gider hayatimizdan...
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno







