Tefsir tarihi genel olarak tedvin öncesi ve tedvin sonrasi seklinde iki ana döneme ayrilmakta ve bu iki kismin her ikisinin de en nihayetinde hicri ilk üc asir icerisinde bütünüyle tekamüle ermis oldugu düsünülmektedir. Böylelikle tefsir tarihi, belli bir bilimsel disiplinin hazirlik, olusum ve dönüsüm süreclerini tamamlamasi icin öngörülebilecek bütün kriterlerden yoksun bir sekilde tasavvur edilmis olmaktadir. Dahasi tedvin dönemindeki faaliyetler ilk iki asirla sinirli tutularak sonraki dönemler rivayet-dirayet, atomcu-bütüncül, kelam, fikh, mezheb vs. seklinde bir tasnif cercevesinde ele alinmakta, böylece tefsir tarihinin tamamlandigi öngörülmektedir. Halbuki tarih bir silsileden ibaretse her adimda yeni olgular, yeni anlayislar, yeni tarzlar ortaya cikabilir. Tefsir icin vakia da bizatihi böyle gerceklesmistir. Yani tefsirin Hz. Peygamber dönemindeki hali ile sonrasindaki her bir kusaktaki hali arasinda sürekli dönüsümler yasanmis ve nihayet belli ana yapilar tesekkül etmis, sistemlesme gerceklesmistir. Ancak bütün bunlar tabiatiyla uzunca sayilacak bir sürec icerisinde gerceklesmistir. Bu da tefsirin her bir kusak icerisinde gecirdigi dönüsümlerin takip edilmesini, her dönemin kendine özgü etkin unsurlari esliginde müstakil olarak -dönemler arasi dikey baglantilar ve kopuslari dikkate alarak- ele alinmasini gerektirmektedir. Cünkü tefsir eger Müslüman toplumlarin Kurani anlama cabalarina isaret eden bir kavram ise ya da iceriginde bu unsurlari da barindiriyorsa, o takdirde söz konusu cabalarin ardindaki siyasi, sosyal, kültürel etkenlerin dikkate alinmamasi, tarih yazimi acisindan anlasilabilir bir tutum olmayacaktir. Bunun yerine Müslüman toplumlarin herhangi bir cagda Kuran yorumu tefsir faaliyetine giristiklerinde hem gecmisten tevarüs ettikleri birikimin etkisi altinda olduklarini hem de kendi dönemlerinin etkin siyasi, sosyolojik, kültürel, entelektüel atmosferinin devreye girmesi ile gecmisten devralinan mirasin su ya da bu ölcüde dönüsüme ugradigini hesaba katmak, nihayet yorumun tarih ve kültür ile ic ice gelisen bir hikayesinin bulundugunu düsünmek ve tefsir tarihi yaziminda iste bu hikayenin izini sürmeye calismak cok daha aydinlatici sonuclara ulastirabilir. Bu calismada tefsirin ilk Müslüman nesillerin gecirdigi sosyolojik, siyasi ve kültürel dönüsümlerle esgüdümlü olarak sekillenisinin takip edilecek olmasi temelde böyle bir ana teoriye dayanmaktadir.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.
Hinweis: Dieser Artikel kann nur an eine deutsche Lieferadresse ausgeliefert werden.