Sanayi Devriminden itibaren hizlanan sosyo-ekonomik degisimler, erkin toplumsal konumu, kaynaklarin kontrolü ve mülkiyet meselelerinde giderek erkegin lehine yeni güc dinamiklerini tesvik etmistir. Bu yapilar, ataerkil normlarin yerlesik hale gelmesiyle kadinlari sistematik olarak marjinallestiren ve erkek otoritesini pekistiren kültürel, dini ve yasal uygulamalarla daha da güclendirilmistir. Kapitalizm, ataerkilligin en son ifadesi olarak, ataerkil ideolojilerin icinde gömülü oldugu ekonomik bir sistemdir. Feodalizmin cöküsüne denk gelen sistemin yükselisi, ataerkil yönetim anlayislariyla etkilesim icine girerek kadinlarin ekonomik ve toplumsal konumlarini ikincil pozisyonlara indirgemistir. Temel argümanini doganin ve kadinin sömürüsüne yönelik elestiriden alan ekofeminizm, ekolojik ve feminist teorileri birlestiren; geleneksel güc dinamiklerine meydan okuyan ve Bati felsefesini sekillendiren dikotomilerin hiyerarsik örüntülerine karsi cikan bir yaklasimdir. 20 yüzyil Amerikan edebiyatinin önemli yazarlarindan Ursula K. Le Guin, ekofeminizmin savunuculugunu yaptigi konulari, anarsist ve Taoist bir yaklasimla, spekülatif kurgularinda alternatif modeller sunarak isler. Dünyaya Orman Denir, Mülksüzler ve Lavinia adli romanlarinda, Le Guin, ekofeminist ve anarsist ütopyalar ile kapitalist ataerkil toplumsal yapilar arasindaki gerilimi müzakere havasinda sunar. Eserlerde, merkeziyetci güc dinamiklerinin olmadigi alternatif dünyalarda bireysel özgürlüklerin korunmasinin etik ve pratik sinirlari gösterilirken, ütopyalarin da kusurlu olabilecegi kabul edilerek dinamik ve ideallestirilmemis toplum anlayislari savunulur.
Bitte wählen Sie Ihr Anliegen aus.
Rechnungen
Retourenschein anfordern
Bestellstatus
Storno