Daha geçenlerde, gecelik konaklama ücreti iki emekli maasina denk gelen bir otelde yangin çikmis, gerekli önlemler zamaninda alinmadigindan seksen kisi yanarak can vermisti. Isçi güvenliginden, güvenli çalisma ortamlarindan söz edilemedigi gibi turistik otellerde bile can güvenligi yoktu.
Hastanelerde randevu bulmak aylar sürüyordu. Dolandiricilar, katiller sosyal medya dahil ülkenin her yerinde rahatça at kosturuyordu. Oysa ekranda gülen doktorlar, sifa bulan hastalar, piril piril hastaneler vardi. Gerçekteyse insanlar saatlerce acil servis kapilarinda bekliyor, özel hastaneler ve doktorlar her türlü dolandiriciligi yaparak devletten hak etmedikleri paralari aliyorlardi. Hatta yeni dogan bebekleri öldürerek hastane gelirlerini artiran doktorlarin varligi gazetelere, internet sitelerine haber olmus, çok sayida doktor, hemsire tutuklanarak hapse atilmis, çetenin basi oldugu söylenen bir doktor hapishanede davasi görülürken intihar etmisti. Kanser hastalari zamaninda ameliyat olamiyor, milletvekilleri, is adamlari ve zenginler daha iyi saglik hizmeti için yurt disina giderken, yoksullar sürünüyordu.
Ekrana yansiyan bir diger reklamsa çevreyle ilgiliydi. Bir kadin sesi, "Yesil Devrim Basladi! Milyonlarca agaç dikimi yapildi. Bu ülke, bu ormanlar bizim!" diye bagiriyordu. Oysa Nasuh, kendi mahallesindeki tek parkin geçen ay apartman insaati için yikildigini, kilometrelerce ormanlik alanlarin sirket çikarlari için katledildigini, meralara, ovalara, en verimli tarim arazilerine termik santraller yapildigini, olan santrallerin filtresiz çalistigini, asit yagmuru altindaki bitki örtüsünün can çekistigini biliyordu. Reklamda çocuklar çimenlerde kosuyor, aileler huzur içinde piknik yapiyordu. Gerçekteyse sehirler nefes alamaz hale gelmis, baglar, bahçeler, agaçlar yok olmus, her yer beton yiginina dönüsmüstü. Su, toprak ve hava kirliligi had safhaya ulasmisti. Fabrikalar ve termik santraller atiklarini aritmadan su kanallarina bosaltiyordu. Hava kirliligi nedeniyle ülkenin pek çok bölgesinde akciger hastaliklarinda artis olmustu. Kisa sürede daha fazla kazanmaya çalisan sirketler, masraf yapmamak için çevreyi koruyacak önlemleri almaktan kaçiniyor, yetkililerse bu sirketlerin her türlü zararli faaliyetine göz yumuyor, bütün bunlar yetmezmis gibi ülkenin canina ot tikayan bu oligarklari vergi aflariyla, para transferleriyle destekliyordu.
Nasil yesil bir çevrede yasandigi yalanlariyla dolu reklam bittikten sonra, bu kez egitim sistemine övgüler yagdiran reklam basladi. Çocuklarin tabletlerle ders isledigi, laboratuvarlarda deneyler yaptigi gösteriliyordu. Oysa din temelli egitime geçilmis, bilimsel konular, dini konularin gerisine itilmisti. Kul bilincini gelistirmek için öncelikle din egitimlerine önem veriliyordu. Devlet okullarinin hiçbirinde laboratuvar, kütüphane gibi ortamlar kalmamisti. Ögrenciler derme çatma okullarda, kaloriferleri yanmayan, temizligi yapilamayan siniflarda ders yapiyor, çok pis tuvaletlere girip çikiyorlardi. Tek adamin sarayinda her gün yüzlerce emeklinin maasi dakikalar içinde harcanirken, okullar tuvaletlerine sabun bile alamaz olmustu. Ücretli ögretmenler asgari ücretin bile altinda çalistiriliyordu. Ögretmen kalitesinden baslayarak, ders programlari kalitesine kadar her sey çagin gerisinde kalmisti.
Dieser Download kann aus rechtlichen Gründen nur mit Rechnungsadresse in A, B, CY, CZ, D, DK, EW, E, FIN, F, GR, H, IRL, I, LT, L, LR, M, NL, PL, P, R, S, SLO, SK ausgeliefert werden.